Okul öncesi öğretmenlik maceram ortaokul-lise zamanlarında büyüklerin klasik sorduğu şu soruyla başladı; “Büyüdüğün zaman ne olmak istersin?” Ben de hep “Çocuklar ile birlikte olabileceğim bir meslek olmalı” derdim. Çünkü çocuk olmak bence meraklı ve coşkulu olmak demektir; herkesin fark etmeden yanından geçtiği şeylere kocaman bir hayret ve merakla bakmak demektir. Bol bol gülümsemek, küçük adımlarla büyük şeyleri başarmak demektir.
Onların adımlarına eşlik etmek için önce lisede, ardından da üniversitede çocuk gelişimi bölümünü okudum.
Bir çocuğa büyüme yolculuğunda eşlik etmek için yalnızca üniversite eğitiminin yeterli olmadığını, öğrenme yolculuğunun sürekli devam etmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu nedenle lise ve üniversite zamanlarında yazlarımı ve tüm serbest zamanımı farklı kurumlarda gönüllü öğretmenlik yaparak ve çeşitli eğitimlere katılarak geçirdim. Araştırdım, dinledim, gözlemledim, keşfettim. Birçok farklı yaklaşımı, bakış açısını ve uygulamaları gözlemleyip deneyimledim.
Liseye başlamamla birlikte “Nasıl bir okulda çalışmak isterim?”, “Öğretmenliğe adım atarken nasıl olmalıydım?” soruların cevaplar arayıp hayalimdeki okul hakkında düşünmeye başladım. Ve dedim ki; çocukluğumda oynadığım saklambaç, yerden yüksek, beş taş, elim sende gibi geleneksel oyunların eksik olmadığı, toprakla oynayarak ürettiğim hayali yemekleri aileme tattırdığım, ağaca rahatça tırmanabildiğim bir okul hayal ediyordum. Üniversite stajımı için araştırma yaparken Renkli Orman ile tanıştım. Şimdi hayallerimi gerçekleştirdiğim, “iyi ki” dediğim bir yerdeyim.