Süregelen klasik tartışma; erken çocukluk dönemi okul programlarında serbest oyunun ya da bilgi odaklı akademik becerinin vurgulanması gerektiğidir.
Elbette iki tür yaklaşımın da bazı bileşenlerine vakit ayrılabilir. Ancak seçeneklerimiz bunlarla sınırlı değildir. Öğrenme yaşantısında, çocukların ihtiyaç duydukları başka temel bir unsur; doğuştan getirdikleri entelektüel eğilimlerini uyandıran, uyaran ve destekleyen geniş çaplı deneyimler, olanaklar, kaynaklar ve içerikler bulunmalıdır.
Ilgın: Mürekkep balığı mürekkep kusuyor, diğer balıkları yakalamak için.
Karya: Hasta olunca mürekkep mi kusuyor?
Ilgın: O hep kusuyor, böylece tehlikelerden kaçıyor, avını yakalıyor.
Arin: Rengarenk oluyor böylece deniz bazen.
Karya: Deniz mürekkep kustuğundan mı mavi?
Aren’in tatilde gezdiği bir akvaryumdan getirdiği kitapçığı inceleyen çocukların Boncuk grubunda başlattığı bir proje Okyanus ve Deniz Canlıları. Balıkların incelenmesi, deniz ortamı hazırlanması, ışık masasında incelemeler, atölye çalışmalarıyla birkaç aydır devam eden proje, şimdilerde okulda isteyenin katılıp katkıda bulunabildiği ortak ve karma bir çalışma.
Balık atölyeleri
Duru: Kuyruğu incecik, tül gibi.
Ayşegül: Çünkü içinden su geçiyor, böylece daha rahat yüzüyor. Aslında bir tane balık ama sudan iki tane gözüküyor, ikiz balık gibi.
Duru: Denize atılan çöpleri çöp balığı topluyor.
Ayşegül: Denize zarar veriyorlar, denizin suyu azalıyor. O zaman hayvanlar susuz kalıp ölür. Balıklar ölürse biz balık yiyemeyiz ve hastalanırız.
Mete: Balık ağzını açıp nefes alıyor suyun içinde bak! Ama ağzına girince boğulmuyor.
Duru: Hayır yüzgeçleriyle nefes alıyor, suyu alıp sonra dışarı veriyor, öyle nefes alıyor.
Berfin: Ağzını açıp kapayarak konuşur gibi yapıyor.
Ayşegül: Onlar konuşamaz ama kuyruğu ve vücudu ile kıvrılarak birbirileriyle anlaşıyorlar galiba.
Işık: Balık bizimle konuşuyor.
Alp: Balığın biri daha aşağıda neden?
Kaya: Çok yemek yemiş ondan. Yukarı çıkmak için kuyruğunu sallıyor.
Solin: Köpek balığı çizdim, sinirli. Bana sinirliymiş çünkü onu ittim. Şarkı söyleyeceğim ona duyar mı beni?
Kuzey: Kulağı yok duyamaz.
Mete: Mağarayı yılan balıkları için yaptık, karanlıkta olmayı seviyorlar.
Doğa: Neden?
Mete: Seviyorlar çünkü.
Doğa: Bir de tekne yapalım balıkçı yem versin onlara.
Dünya: Balıklar su karbonsitini kullanıyorlar denizin. Ağzıyla alıyor onu sonra yüzgecinden çıkarıyor.
Gülce: Hiç öyle bir şey duymadım.
Dünya: Ben duydum önceden, yoksa nasıl hava alacak?
Gülce: Hava alıyor yüzgecinden işte!
Dünya: Tamam ama onun karbonsitini çıkarmazsa vücudundan çatlar ölür.
Gülce: İşte öyle ara ara onu karnından boşaltıyor bizim gibi. Ama biz ağzımızdan çıkarıyoruz, o yüzgecinden.
Salyangoz da balık mıdır?
Ilgın: Salyangoz da balık mı?
Arin: Değil ama o da suyu seviyor.
Ilgın: Su dışında da yaşayabiliyor.
Arin: Ama az da olsa su olmalı.
Ilgın: Ördeğe benzetiyorum ben salyangozu, ondan o da balık sayılır dedim. Salyangozumun buraya ördek çizeyim yanına da balıklar. Onlar aynı yerlerde yaşıyorlar.
Arin: Kurbağayla da aynı yerde yaşıyorlar.
Umay: Kurbağanın da böyle küçük yumurtaları oluyor, oradan çıkıyorlar suya.
Ilgın: Suda büyüyor yavruları.
Umay: Elif (grup öğretmenleri Elifcan) bak! Vücudumu kıvırınca böyle ben de salyangoz oldum. Üstüme bir şey koy kabuğum olsun o da.
Arin: Islatayım ben de seni, onun gibi ol.
Umay: Hayır üşürüm hasta olurum.
Arin: Ama salyangoz ıslak hasta olmuyor.
Umay: Ama ben olurum. Ben, kuru salyangozum.
Umay: Salyangoz ot yiyor Poyraz bak!
Poyraz: Ot değil, o marul.
Umay: O da ot işte.
Bir belgesel: Balıklar nasıl ürer?
Ilgın: Miami’de bir belgesel izledim balinalar yavrularını köpek balığından korumak için dikkatini dağıtıyordu.
Dünya: Ahtapotlar da zehirli sıvısı sayesinde hayatta kalıyorlar yenmeden. Mürekkep balığı ise ondan daha zehirli bir sıvı püskürtüyor. Yılan balığı ise çok iyi arkadaşlar, çünkü onun püskürttüğü sıvı sayesinde önünü göremeyen balıkçı yılan balığını avlayamıyor.
Arin: Gemi denizde dolanırken balıkçılar ya yanlışlıkla yavru balıkları yakalarsa onlar yumurtadan çıkmadan? O zaman ölürler. Balıkçılar iyi bakmalı, ondan sonra tutmalı oltalarıyla.
Yusuf: Balıkçı o zaman suya atlasın denizin altında baksın gözlükleriyle yavru balık yumurtası var mı yok mu. Yoksa çıkıp gemisine oltayla balık tutabilir.
Rüya: Balıkların küçük delikleri var, oradan yavru atıyorlar. Sırtındaki o delikten oradan minicik minicik bir sürü yavru çıkıyor. Kuşlar da karnında yavrularını taşıyor, hayvanların hepsi böyle çıkarıyor yavrularını.
Yusuf: O balıklar poşet gibi yuvarlak şeyden çıkıyor. Bu yumurta mı, poşete benziyor, içindekini görebiliyorum.
Berfin: Aynı boyadaki köpükler gibi, tek tek patlıyor.
Rüya: Denizatının da yavruları var m?
İlişkileri, bağları araştırmaları, karşılaştırmalar yapmaları, karşıtlıkların, benzerliklerin ve farklılıkların izini sürmeleri… Böyle bir araştırma, zihnin yüksek düşünme sürecinde gerçekleşebilecek türde bir araştırmadır; entelektüel bir faaliyettir.